(13.04.2006)
İnsanoğlunun hayatı umutla doludur. Hep daha iyisine ulaşabilmek için hayal kurar. Bu yıl işler iyi gitmedi, bir sonraki yıl daha iyi olacak. Fakat ne keramettir izlenen ekonomik politikalar umutla dolu olan bu insanları hayal kırıklığına uğratmağa devam ediyor.
Bu düşünce her ay devletten maaşını alan memurdan başlayarak bakkaldan manava, tüccardan kobilere, onlardan sanayicilere kadar gidiyor. Bu insanlar yıllardır bu hayalle yaşamalarına rağmen ne keramettir hiçbir ilerleme görülmüyor. Emeklisi aldığı maaşla hayatını idame ettirmeğe çalışıyor. Küçük esnaf her gün kepenk kapatıyor. Sanayiciler ne yapacağını şaşırmış. Kimi yurt dışına gidiyor, kimileri de yabancı ortak arama peşinde. Fakat hepsinin ortak bir tarafı var, hepsi birden küçülüyor.
İşsizlik hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde artıyor. Bu nereye kadar devam edecek. Bu gün Türkiye’de tek başına bir hükümet var. O kadar güçlü ki anayasayı bile değiştirebilecek bir çoğunlukla dimdik ayakta duruyorlar. Hükümet temsilcileri televizyonlara çıkıyorlar, toz pembe bir tablo çiziyorlar. Her şey güllük gülistanlık, kendi kendime soruyorum, her şey yerli yerindeyse emekli neden feryat ediyor, küçük esnafa ne oluyor da her gün birileri kepenk kapatıyor? Cefakar çiftçiler köylüler neden yaşantılarından memnun değil? Bu güne kadar gelen bütün hükümetlerin kolladığı sanayicilere ne oluyor, hiç biri yeni bir yatırıma gidemiyor. Kar eden firmalar yabancı ortaklar tarafından satın alınıyor. Bakın Türkiye’de hangi işte para var? Alıcısı çok alanların büyük bir bölümünün de yabancı ortağı var. İç borç dış borç nerede ise 350 milyar dolara dayanmış. Bu işin sonu nereye varacak? Bu kadar borçlandığımıza göre görünürde çok büyük eserler yapmış olmamız lazım. Nerede bunlar? Yıllardır değişen hiçbir şey yok. Tek başına gelmiş bir iktidarın dört yılı dolacak elle tutulur hiçbir şeyleri yok. İstanbul’a üçüncü boğaz köprüsü mü yaptılar, barajlar termik santralleri mi yaptılar? Ben duymadım hayata geçmiş büyük bir proje hatırlıyor musunuz? Hafızamı zorluyorum ben bulamadım. Geldik işin püf noktasına. Soruyorum, o halde neden borcumuz her yıl katlanarak artıyor? Borçları ödemek için çareler arayacağımıza biz borç alıyoruz. Garip olan da aldığımız borçla övünüyoruz. Yok efendim biz güvenilir olmasak kimse bize borç vermezmiş, merak ediyorum bir gün bu borçları nasıl ödeyeceğiz diye. Yer altı madenlerimizi mi vereceğiz, yoksa yazmaya gönlüm razı değil fakat ne ile ödeyeceğiz? Bunu ülkeyi idare edenler düşünüyor mu çok merak ediyorum.
Hükümet 70 milyar dolar ihracat yaptık diye övünüyor. Acaba ihracatımız ne kadar. Bir de bu girdiler ne, sanayi girdisi mi, yoksa incik boncuk mu? Koskoca Türkiye’nin ihracatı 200-300 milyar dolar olmalı ki bu borçlar ödenebilsin. Hükümetler günü kurtarma politikalarından mutlaka vazgeçip kalıcı köklü çözümler bulması lazım. Yoksa bu coğrafyada gelecek nesillerimiz çok zor ayakta durur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hikmet DUMANTEPE
HER GEÇEN YIL BİR EVVELKİNİ ARATIYOR…