Avrasya coğrafyası, Mackinder gibi jeopolitikçilerin dünya hakimiyetini sağlama adına kontrol edilmesi gerek bölge olarak kendini gösteriyor. Belki de dünyanın en önemli ve en büyük kıtası sayılabilecek bu coğrafya küresel güvenliğin, barışın ve refahın sağlanmasında önem teşkil ediyor. Dolayısıyla Avrasya üzerinde söz sahibi olmak isteyen başta büyük güçler olmak üzere bölge ülkeleri de jeopolitik oyunlar vasıtasıyla dış politika amaçlarını belirlemeye çalışıyorlar. Doğunun yani Asya pazarının küresel mali piyasada gelecekte aslan payına sahip olacağı da düşünülürse, Türkiyenin de konumu gereği Avrasya ekonomisinde de rolünü belirlemek zorunda. Türkiyenin yüzü sadece doğuya veya batıya değil, ulusal menfaatleri gereği birçok işbirliği örgütü ile diyalog halinde olması gerekiyor. Fakat küresel düzenin geleceğini Avrasya coğrafyası belirleyecek gibi görünüyor.
Büyük Rus filozofu Konstantin Leontev, Rusya ile Türkiyenin geleceğinin birleşmesi gerekeceğini 19. yüzyılın sonlarında ifade etmiş, o zamanın bu iki imparatorluğunda pek çok ortak nokta bulmuştu. Günümüzün ünlü Rus jeopolitikçilerinden Alexander Dugin ise eğer bu yüzyıla Amerikancı olma hükmü verilmişse, o zaman Avrasyayı ölüm beklemektedir diyor. Çünkü jeopolitiğin başlıca yasasına göre, bir deniz medeniyeti olarak Atlantikçilik, bir kara medeniyeti olarak Avrasyacılığın doğrudan karşıtıdır diyor. Elbette yeni dünya düzeninde hiçbir devlet başat güç olabilecek imkana sahip değil. Çünkü dünyanın her köşesinde gelişen bir olay, küçüğünden büyüğüne tüm aktörleri ilgilendiriyor. Kutupsuzluk olarak tabir edilebilecek bu dönemde Rusya, imparatorluk stratejilerinden olan başat güç olabilme amacını en azından arka bahçesi olarak gördüğü eski Sovyet topraklarında askeri varlığı, ekonomik yaptırımları ve yumuşak gücü ile gerçekleştirmek isteyecek. Fakat bunu tek başına yapabilmesi yine mümkün görünmüyor. Uygulayabileceği en makul yöntem, bölgesel örgütler vasıtası ile ülkeleri kendine bağımlı hale getirmek ki, yine bu noktada bu ülkeler ile karşılıklı bağımlılığı da kabul etmek zorunda kalacak.
Yeni İpek Yolu Projesinde Türkiyenin rolü pekişmelidir
Türkiye bölgesel bir aktör olarak diplomatik araç ve enstrümanlarını çeşitlendirerek küresel çatışma konularında NATO ve Şanghay gibi örgütlerin nezdinde arabulucu veya birleştirici olabilir. Örneğin Rusyanın yeni dış politika konseptine göre, uluslararası terör ile mücadele için uluslararası koalisyona önem veriliyor. Ayrıca AB ve ABD ile ilişkilerine de siyasi ve güvenlik zemininde şekil vermek istiyor. Asya politikasında Çin ile diyalogunu ortak küresel görüşleri nedeniyle güçlendirmeyi isterken, Asya-Pasifikteki istikrarı ve güvenliği sağlamak için Japonya gibi bölge ülkeleri ile iyi ilişkiler yürütmeyi hedefliyor. Belki de en önemlisi Yeni İpek Yolu projesi vasıtasıyla ulaşımda, ticarette, kültürler arası diyalogda ve diplomaside büyük ilerleme sağlanacak.
Yeni İpek Yolu Projesi ile sadece mallar değil, refahta taşınacaktır
Türkiye bu noktada Rusya ile ortak proje ve örgütlerde işbirliği içinde olarak hem bölgesel istikrar hem de bölgesel barış için önemli katkı sağlayabilirler. Büyük Avrasya Konseptinin içinde yer alan Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik Birliği, ASEAN ve Yeni İpek Yolu Projeleri ile bu coğrafyada yer alan ülkeler arasında oluşan güvenlik problemlerine çare bulunabilir. Güvenlik ikilemi halledildiği takdirde zaten ekonomik süreklilik de kendiliğinden oluşabilecektir. Ülkeler arasında söz konusu çok boyutlu işbirliğini tesis etmede en büyük misyonlardan birini Yeni İpek Yolu Projesi üstlenecektir. Bölgesel entegrasyon, küresel barış ve bölge ekonomisinin çeşitlendirilmesine hizmet edecek olan bu proje ile sadece malların değil, refahında coğrafyaya taşınması amaçlanacaktır. Türkiyenin de dahil olduğu 65 ülkenin birbirine bağlanacağı Yeni İpek Yolu Projesi 21 trilyon dolarlık mali hacme sahip olacak. Avrupada aşırı milletçilik söz konusu iken, Türkiye elbette AB ile de iplerini koparmadan Asya pazarında da söz sahibi olma hakkına sahiptir.
Türkiye, uluslararası ilişkilerin merkezinde olmaya devam edecek.
Türkiye yeni dönemde hiçbir şeyin kıyısında değil, bilakis merkezinde olacaktır. Herkesin
herkese karşı savaştığı coğrafyamızda Rusya kendini doğu veya batı ülkesi olarak tanımlamak
yerine yeni bir üçüncü yön olarak tanımlama yapıyor. Türkiye ise hem Avrasya enerji
güvenliğinde hem de bölgesel örgütler içinde ve arasında sorunlara çözüm arayan arabulucu
sıfatıyla konumunu güçlendirecektir.
Güçler Dengesi Teorisi
Türkiye ile Rusyanın enerji alanında geliştirdiği diyalog, bölgesel işbirliği mekanizmasının da çalışmasını sağlayacak. Tıpkı yazının en başında ifade ettiğim gibi devlet, sistemdeki değişikleri ekonomik çıkarlarını da hesaba katarak değerlendirir. Türkiye ve Rusya ekonomik, askeri ve siyasi alanlarda daha somut adımlar atmayı sürdürecek. Türkiyenin 50 yıllık hayali ilk nükleer santralinin Türkiye-Rusya ortaklığında hayata geçirilmesi uzun vadede iki ülkenin ulusal çıkarlarının çatışmasının önüne geçebilecek önemli bir adım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
FURKAN KAYA
TÜRKİYE VE RUSYA, AVRASYA PAKTINI KURABİLİR Mİ?