ABD, SURİYE REJİMİNİ DEĞİL, TÜRKİYE-RUSYA-İRAN İTTİFAKINI HEDEF ALIYOR
Yazının Giriş Tarihi: 16.04.2018 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.04.2018 00:00
Tüm dünyanın zamanını beklediği Suriye rejimine ABD öncülüğünde İngiltere ve Fransa koalisyon güçlerince hava operasyonu gerçekleşti. Başta Rusya ve İranı suçlayan ABD Başkanı Trump, Esadın Doğu Guta halkına kimyasal varil bombaları ile saldırdığını iddia ederek İngiltere Başbakanı May ve Fransa Cumhurbaşkanı Macronu da yanına alarak Esadın insanlık suçu işlemesi sebebiyle uluslararası hukuka dayanarak müdahale hakkını kullandıklarını ifade etti. Peki, Esad gerçekten halkına karşı kimyasal silah kullandı mı? Kullanma niyetinde olsa bile bunu Rusyadan habersiz gerçekleştirmesi oldukça güç. Rusyanın durumdan haberdar edildiği farz edilse bile Devlet Başkanı Putinin mevcut koşullarda bunu kabullenmesi bir hayli imkansız. O halde ortada bir kimyasal saldırı varsa bunu kim yaptı?
Barışa son veren barış çağı sürüyor
Genel olarak dünya tarihine bakıldığında yaklaşık her 100 yılda bir iki savaş arası dönemin yaşanıldığı görülüyor. Barışa son veren barışların çağı olarak adlandırılabilecek bu dönemlerde küresel düzen zamanın güçlü aktörlerince yeninden dizayn ediliyordu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları tarihin en vahşi ve acımasız savaşları olarak tarihe geçerken, bir daha büyük savaşların yaşanmaması için uluslararası ve uluslar üstü kurumların varlığının gerekliliği kabul edildi. Daimi barış için Birleşmiş Milletler kuruldu ve Güvenlik Konseyinde savaşın galip devletleri olarak ABD, Sovyetler Birliği, Çin, İngiltere ve Fransa yerini aldı. Fakat Soğuk Savaş dünyayı ABD ve Rusyanın önderliğinde NATO ve Varşova Paktı olarak ikiye böldü. Varşova paktının ömrü uzun olmadı. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonrada NATO yeni misyon olarak bölgesel sorunlar ve terörizm ile mücadeleyi benimsedi.
Soğuk Savaş kurumları olan BM ve NATOnun, kalıcı barışın tesisi için gerekli politikaları uygulamadığını görebilmek zor değil. Elbette bu iki kurumun ismi geçtiğinde akla ilk olarak ABD geliyor. Bunun en somut nedeni ise iki kuruma da en çok mali destek sağlayan ülkenin ABD olması. Trump göreve başladığı ilk aylarda ABDnin NATOnun yükünü artık tek başına sırtlamayacağını, diğer müttefiklerin de ellerini ceplerine atması gerektiğini söylemişti.
Hiçbir ülke yeni bir dünya savaşının bedelini kaldıracak güçte değil
Suriye meselesi Rusyanın ve ABDnin Soğuk Savaş döneminden beri en ciddi bilek güreşi sahası. Hatta taraflar arası son söylemler ile beraber 3. Dünya Savaşının artık çok yakın olduğuna inananların sayısı hızla artıyor. Elbette ABD ve Rusyanın bunu göze alabilmesi hiç de kolay değil. Ellerinde bütün dünyayı yok edecek kadar nükleer silah bulunan iki ülkenin, dünyayı nasıl bir dehşete sürükleyeceğini kendileri de biliyorlar. Eğer bir ülke askeri kapasitesini karşısındaki güce göre arttırıyorsa bu caydırıcılık ve denge politikası gereğidir.
Suriyenin güvenliği Türkiyenin güvenliğidir
Bugün Türkiye, coğrafyasındaki çok bilinmezli denklemin tam merkezinde. Bu adeta savaşın bukalemun doğasını temsil ediyor. Suriyenin Esadlı ve Esadsız yeni döneme nasıl gireceği belirsiz. Fakat kişi odaklı hükümler yerine uzun vadeli Suriyenin hangi çıkarlar doğrultusunda güvenliğinin sağlanacağı iyi muhasebe edilmeli. Kişiler elbette kalıcı değil. Ama sonrası dönemin hesabı iyi yapılmaz ve gerekli önlemler alınmazsa doğuracağı sonuçlar büyük felaketler içerebilir. Türkiyenin bölgede Rusya ile yürüttüğü yakın siyaseti baltalamak için kullanacakları en uygun alan Suriye. ABD, Fıratın doğusunda PYD/PKK kontrollü bir yönetim hedefinden vazgeçmiş değil. Bu Türkiyenin ulusal güvenliğine en büyük tehdit. O halde Suriyenin bütünlüğü ve meşru seçimler ile Suriye siyasetinin belirlenmesi Türkiyenin milli menfaatleri için hayatidir.
Son olarak BMnin kararı olmaksızın ABD, Fransa ve İngilterenin bu saldırıyı gerçekleştirmesi BMnin otoritesinin son derece zayıfladığını gösteriyor. Bütün bu gelişmeler artık gösteriyor ki, dünya barışının Soğuk Savaş kurumları olan BM ve NATO ile sağlanması artık mümkün görünmüyor. Suriyenin geleceğinin, Türkiye-Rusya-İran tarafından belirlenmesini ABDnin isteyeceği en son şey olacağı unutulmamalı.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
FURKAN KAYA
ABD, SURİYE REJİMİNİ DEĞİL, TÜRKİYE-RUSYA-İRAN İTTİFAKINI HEDEF ALIYOR