ABD’NİN İMPARATORLUĞU: “YA BİZİM YÖNETİMİMİZ, YA HERKESİN YIKIMI!”
Yazının Giriş Tarihi: 07.01.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.01.2020 00:00
ABD, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren kurumsallaştırmaya başladığı “yeni dünya düzeni” politikası sürecinin en kritik aşamasına geldi. Son olarak Arap Baharı ardından Orta Doğu coğrafyasını atomize etme sürecinin başarıya ulaşabilmesi için bölgenin iki kadim medeniyet temsilcisi olan Türkiye ve İran’ı önce kaos bataklığına çekmek daha sonra siyasi, etnik ve mezhep temelinde bölmeyi amaçlanmaktadır. Washington’un nihai amacı ülke sınırlarının sadece harita üzerinde geçerli olduğu bir düzen. Bu bağlamda Türkiye ve İran’ın güvenlikleri büyük önem arz ediyor. İran’ın en önemli isimlerinden General Kasım Süleymani’nin öldürülmesine karşılık İran, tepkisini misliyle vereceğini vurgulamasıyla ABD bu sayede yeni bir askeri müdahaleye meşru bir zemin arayacaktır. Fakat bu Afganistan ve Irak savaşlarından daha kanlı, daha yıkımlı ve neticelerinin daha öngörülemez olacağı unutulmamalıdır.
ABD’nin imparatorluk anlayışı, “Ya bizim yönetimimiz, ya herkesin yıkımı!” şeklindedir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren uygulamaya başladığı BOP, 2011 Arap Baharıyla artık yeni dünya düzeni şekliyle son halini alırken, Sevr Anlaşması’nın 100. yılı olan 2020 yılı ile de İran ve Türkiye safhasına geçtiği söylenebilir.
Obama, Trump’tan daha masum değil
Müslüman babaya sahip ve adında Hüseyin olan ABD Başkanı Obama, göreve geldiğinde İslam dünyasıyla kalıcı barışın sağlanacağını ünlü Kahire konferansında ifade etmişti. Fakat bugün İslam coğrafyasında yaşanılanların tohumlarının esasında Obama yönetiminde ekildiğini görmekteyiz. Diğer taraftan Trump göreve geldiğinden beri İran’la savaş zemini arıyor. Ambargolar ve tehditlerin altında hep bu vardı. Bölgedeki bütün terör saldırılarının sorumluğunu İran’a yıkmaya çalıştı.
ABD, İran’ın çevresini askeri üslerle çevreliyor
Son olarak İran’ın en önemli isimlerinden, dini lider Hamaney’in “manevi oğlum” dediği, velayet-i fakih makamından direk emir alan ve 1998’den veri İran’ın dış gizli açık askeri operasyonlarının başında olan General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi, İran’ı açıkça savaşa davet etmesi şeklinde yorumlanabilir. Zaten İran da intikam yemini ederek ABD’nin çağrısına da bir ölçüde yanıt vermiş oldu. Ayrıca ABD, İran’ın çevresini askeri üsleriyle çevirmektedir. Afganistan’daki üsleriyle beraber ABD, Pakistan’daki Pasni ve Yakobabad’la birlikte 4 üsle İran’ı doğudan, BAE, Bahreyn ile Körfezden, Irak ve Türkiye ile de batıdan kuşattığı görülüyor.
ABD’nin “hayalet güçleri” devrede
Washington’daki imparatorluk kurucuları büyük kara birlikleri yerine, suikastlar, sabotajlar ve istikrarsızlaştırma politikası yürütmeye devam ediyorlar. Geçmişten bugüne özel kuvvetlere büyük yatırımlar yapmışlardır. Obama döneminde Özel Harekât Komutanlığı Güçleri yüzde 123’lük artışla dünyada 134 ülkede konuşlanmışlardır. Şimdi ise “hayalet vekâlet güçleri” devreye girecektir. Artık ABD’nin bahçesine ne düşerse düşsün bunun suçlusu sorgusuz İran olacak. Zaten ABD’ye çalışan hayalet örgütlerinin de istediği zeminin bu olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu demek oluyor ki, ABD’nin hayaletleri yine ABD’ye saldıracak ama bedelini İran ödeyecek.
Türkiye ve İran birbirlerinin güvenlik garantileridir
Peki sonra ne olacak? Eğer İran bu ateşin içine alması durumunda, Türkiye tam anlamıyla Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) tam ortasında kalacak ve sonrasında senaryolar Türkiye üzerinde yoğunlaşacaktır diyebiliriz. Çünkü hep söylediğimiz gibi, Türkiye ve İran, iki kadim medeniyettir. Kökeni Türk tarihidir. Birbirlerinin güvenlik garantileridir ve herhangi birinin düşmesi kadim coğrafyamızın felaketi olacaktır.
ABD kara operasyonu yerine, füze savaşı başlatabilir
Artık ABD ile İran direk karşı karşıya gelmiştir. Fakat Irak ve Afganistan Savaşları ve Suriye meselesiyle iyice yorgun düşen ABD konvansiyonel bir savaşı tercih edecek durumda değil. ABD için en makul seçenek İran’ın nükleer tesislerinin havadan vurulması olabilir. Elbette bunun sonucunda ortaya çıkacak kayıplar İran’daki milliyetçiliği daha da körükleyecek ve Ortadoğu daha radikal bir hal alacak. Rusya da ABD üzerinde yoğunlaşan bu düşmanlıktan elbette faydalanacaktır.
BOP, Sevr Anlaşması’nın yenilenmiş ve genişletilmiş halidir
ABD kendince meşru müdahaleye zemin hazırlamak adına İran’ı daha fazla tahrik etmeye devam edecektir. Öyleyse bölgenin yeni bir ateş alanına dönmemesi için ne yapılmalıdır? ABD Başkanlık seçimlerine bir seneden az kaldığı göz önünde bulundurulursa, Trump’ın savaş seçeneğini seçim malzemesi için kullandığı çok açık. Fakat esas mesele BOP bağlamında son hamle olarak İran’dan sonra Hazar havzası ve Kafkaslara yönelerek Türkiye’yi ateş çemberi altına almasıdır. Zaten ABD, Karadeniz’de kalıcı olabilmek için Montrö Anlaşması’nı bertaraf etmenin yollarını da arıyor.
İşte 1920’de yürürlüğe konulmak istenen Sevr Anlaşması maddeleri, 2020 yılında fiilen daha sonra da hukuken kabul ettirilmek istenecek. Çünkü Sevr Anlaşması BOP’tur. BOP, Sevr Anlaşması’dır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
FURKAN KAYA
ABD’NİN İMPARATORLUĞU: “YA BİZİM YÖNETİMİMİZ, YA HERKESİN YIKIMI!”