Uzmanlar Koleji'nden anlamlı etkinlik: Prof. Dr. Üstün Dökmen'le kaliteli i̇letişim söyleşisi
Uzmanlar Koleji'nden anlamlı etkinlik: Prof. Dr. Üstün Dökmen'le kaliteli i̇letişim söyleşisi
Uzmanlar Koleji'nin düzenlediği etkinlikte ünlü psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen, Yalova Raif Dinçkök Kültür Merkezi'nde öğretmen ve velilere yönelik “Ailede ve Okulda Kaliteli İletişim” konulu önemli bir seminer verdi.
Haber Giriş Tarihi: 21.04.2025 12:30
Haber Güncellenme Tarihi: 21.04.2025 15:30
Kaynak:
Mehmet Mirzacan Baran
Etkinliğe Uzmanlar Koleji'nin kurucu ortakları Abbas Kılınç, Nergis İbşiroğlu, Ahmet Demiroğlu, Oğuz Gül, Dündar Uyanık ve Ahmet Alp'in yanı sıra çok sayıda öğretmen ve veli katılım gösterdi. Ünlü psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen'in konuk konuşmacı olarak yer aldığı seminerde katılımcılar, kaliteli iletişim üzerine değerli bilgiler edinirken, Dökmen'in esprili anlatımıyla keyifli anlar yaşadı.
ÇOCUKLARA KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR SÖYLENEBILIR MI?
Bazı durumlarda çocukların iyiliği için onlara küçük beyaz yalanlar söylemenin doğru olup olmadığı uzun süredir tartışılan bir konu olduğunu dile getiren Dökmen, "Türkiye'de yapılan gayri resmi anketlerde halkın büyük bir çoğunluğu bu tür yalanların söylenebileceği yönünde görüş belirtmektedir. Bu, toplumumuzda yerleşik bir alışkanlık ve şablon haline gelmiştir. Tıpkı Çinlilerin birbirine benzediği yönündeki yanlış inanış gibi, birçok konuda ezbere kabul ettiğimiz görüşler bulunmaktadır. Oysa Çinliler de kendi aralarında farklılık gösterirler ve tıpkı onların Avrupalıları veya Türkleri birbirine benzetmesi gibi, bu tür genellemeler yanıltıcıdır.
"Eşek inatçıdır" gibi ön yargılarımız vardır. Eşek inatçı değil, aksine keskin gözlü ve güçlü bir hafızaya sahiptir. Bir tökezlediği köprüye yıllar sonra dahi gitmek istemez, tekrar tökezleyeceğini zanneder. Dolayısıyla inatçı olan eşek değil, belki de onu anlamayan ve zorlayan sahibidir. İşte çocuklara küçük beyaz yalanlar söyleme konusundaki ön yargımız da buna benzerdir. Hiçbir durumda çocuklara yalan söylemeye gerek yoktur. Yalan, çocuğun dünyayla ilgili şemalarını bozar.
Atatürk'ün komadayken yaşadığı bir olay da bu konuya ışık tutmaktadır. Uyandığında ne kadar uyuduğunu sorduğunda, etrafındakiler onu üzmemek için kısa bir süre uyuduğunu söylerler. Ancak Atatürk, manevi kızı Ülkü'ye yalan söylenmemesi gerektiğini öğretmiştir. Ülkü'ye uzun mu yoksa kısa mı uyuduğunu sorduğunda, Ülkü ağlamaya başlar ve Atatürk gerçeği anlar. Yalan söylemektense gerçeği savunmak her zaman daha önemlidir. İşte bu nedenle, hiçbir durumda çocuklara küçük beyaz yalanlar söylememeliyiz. Bu, onların dünyaya ilişkin algılarını bozar ve çarpıtır.
EĞITIMDE İLETIŞIMIN VE DÜŞÜNME BECERISININ ÖNEMI
Eğitimde iletişim büyük bir öneme sahiptir. Özellikle pandemi döneminde online eğitimin zorunlu hale gelmesiyle bu durum daha da belirginleşmiştir. Yüz yüze eğitim imkanı varken online eğitim tercih edilmemelidir. Çünkü çocuklar okula sadece bilgi öğrenmek için değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini ve tarzlarını öğrenmek için de giderler. Üniversitede yıllarca hocalık yaptığım dönemde, birinci sınıfa gelen ve farklı şehirlerden, kasabalardan gelen öğrencilerin dört yıl sonra nasıl değiştiğini gözlemledim. Giydikleri kıyafetler, yürüme şekilleri, konuşmaları, su içmeleri hatta merdiven çıkmaları bile değişiyordu. Çünkü hocalarını, farklı yaşam tarzlarına sahip arkadaşlarını görüyorlardı. Eğitim sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi kazandırma sürecidir. Öğretmenler de hem bilinçli hem de bilinçsiz iletişimleriyle öğrencilere örnek olurlar.
Okullarda artık bilgi vermek değil, düşünme becerisi kazandırmak temel amaç olmalıdır. Çünkü bilgiye ulaşmak günümüzde çok kolaydır. Ansiklopedilerde, internette ve hatta yapay zekada sınırsız bilgi bulunmaktadır. Önemli olan bu bilgiyi nasıl kullanacağımızı, nasıl analiz edeceğimizi ve nasıl düşüneceğimizi öğretmektir. Ancak mevcut eğitim sistemimiz maalesef hala büyük ölçüde ezbere dayanmaktadır.
ATATÜRK VE ÇOCUKLARA VERILEN DEĞER
Birkaç gün sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayacağız. Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, onun çocuklara verdiği değeri açıkça göstermektedir. Atatürk'ün birçok ilki vardır. Savaşta yendiği düşman askerlerinin annelerine telgraf çekerek onların acısını paylaştığı başka bir komutan dünya tarihinde yoktur. Anzak annelerinin üzüntüsünü dindirmek için söylediği "Sizin çocuklarınız artık bizim çocuklarımız olmuştur" sözleri, tarihe altın harflerle yazılmıştır. Anzak anneleri hala toplanıp Atatürk'ün bu mesajını okuyup ağlamaktadırlar ve onu kendi ataları olarak görmektedirler.
Atatürk'ün bir başka ilki de çocuk bayramı vermesidir. Yıllar sonra Amerika da çocuklara bir bayram vermiştir. Uzun yıllar boyunca dünya çocukları Türkiye'ye davet edilmiş, Türk aileleri tarafından misafir edilmişlerdir. Bu misafirperverlik ve sıcaklık, giden çocukların unutamadığı bir deneyim olmuştur. Bu bayram sadece Türk çocuklarının değil, tüm dünya çocuklarının bayramı niteliğindeydi ve Cumhuriyetin bir sembolü haline gelmiştir.
KALITELI BIR ÖĞRETMEN VE KALITELI BIR İNSAN OLMAK
Kaliteli bir öğretmen olmak ile kaliteli bir insan olmak arasında çok az fark vardır. Kaliteli bir insan olmak için gereken birçok özellik, aynı zamanda kaliteli bir öğretmen olmak için de geçerlidir.
Kaliteli bir öğretmen ve kaliteli bir insan olmak için öncelikle ruh sağlığımızın büyük ölçüde yerinde olması gerekmektedir. %100 olmasa da, ruh sağlığı yerinde olmayan bir kişi iyi bir öğretmenlik yapamaz ve sağlıklı çocuklar yetiştiremez. Ben ve eşim gibi psikologlar bile zaman zaman psikiyatrik destek almışızdır. Bu, iradeyle çözülebilecek bir durum değildir. Tıpkı acil servis doktorlarının veya deprem bölgesinde çalışanların psikolojik desteğe ihtiyaç duyması gibi. 1999 Marmara depreminde yaşadıklarımız ve son Pazarcık depreminde gördüklerim, bu tür travmatik olayların insan psikolojisi üzerindeki ağır etkilerini açıkça göstermiştir. Bu nedenle, ihtiyaç duyulduğunda psikiyatrik destek almak ve tedaviye güvenmek önemlidir.
İkinci olarak, kaliteli bir yaşam ve kaliteli bir öğretmenlik için okumak ve öğrenmek gerekmektedir. Batılılar bizden daha çok okusa da, genellikle daha hafif ve yüzeysel okumalar yaparlar. Derinlemesine okumalar pek tercih etmezler. Oysa okumak, öğrenmek ve farklı görüşlerden istifade etmek önemlidir. Konferanslar ve seminerler aracılığıyla da bilgi edinebiliriz ancak okumak, bilgiyi derinlemesine anlamak ve içselleştirmek için vazgeçilmezdir. "Okumak için iki eli bir araya gelmeyen milletin iki yakası da bir araya gelmez" sözü, okumanın ve öğrenmenin toplumsal kalkınmadaki önemini açıkça ifade etmektedir." sözlerine yer verdi.
Prof. Dr. Üstün Dökmen’e, Uzmanlar Koleji tarafından Çınarcık işi ve çiçek hediye edilerek hatıra fotoğrafı çekimleri sonrası etkinlik sona erdi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Yalova Hayat
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uzmanlar Koleji'nden anlamlı etkinlik: Prof. Dr. Üstün Dökmen'le kaliteli i̇letişim söyleşisi
Uzmanlar Koleji'nin düzenlediği etkinlikte ünlü psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen, Yalova Raif Dinçkök Kültür Merkezi'nde öğretmen ve velilere yönelik “Ailede ve Okulda Kaliteli İletişim” konulu önemli bir seminer verdi.
Etkinliğe Uzmanlar Koleji'nin kurucu ortakları Abbas Kılınç, Nergis İbşiroğlu, Ahmet Demiroğlu, Oğuz Gül, Dündar Uyanık ve Ahmet Alp'in yanı sıra çok sayıda öğretmen ve veli katılım gösterdi. Ünlü psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen'in konuk konuşmacı olarak yer aldığı seminerde katılımcılar, kaliteli iletişim üzerine değerli bilgiler edinirken, Dökmen'in esprili anlatımıyla keyifli anlar yaşadı.
ÇOCUKLARA KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR SÖYLENEBILIR MI?
Bazı durumlarda çocukların iyiliği için onlara küçük beyaz yalanlar söylemenin doğru olup olmadığı uzun süredir tartışılan bir konu olduğunu dile getiren Dökmen, "Türkiye'de yapılan gayri resmi anketlerde halkın büyük bir çoğunluğu bu tür yalanların söylenebileceği yönünde görüş belirtmektedir. Bu, toplumumuzda yerleşik bir alışkanlık ve şablon haline gelmiştir. Tıpkı Çinlilerin birbirine benzediği yönündeki yanlış inanış gibi, birçok konuda ezbere kabul ettiğimiz görüşler bulunmaktadır. Oysa Çinliler de kendi aralarında farklılık gösterirler ve tıpkı onların Avrupalıları veya Türkleri birbirine benzetmesi gibi, bu tür genellemeler yanıltıcıdır.
"Eşek inatçıdır" gibi ön yargılarımız vardır. Eşek inatçı değil, aksine keskin gözlü ve güçlü bir hafızaya sahiptir. Bir tökezlediği köprüye yıllar sonra dahi gitmek istemez, tekrar tökezleyeceğini zanneder. Dolayısıyla inatçı olan eşek değil, belki de onu anlamayan ve zorlayan sahibidir. İşte çocuklara küçük beyaz yalanlar söyleme konusundaki ön yargımız da buna benzerdir. Hiçbir durumda çocuklara yalan söylemeye gerek yoktur. Yalan, çocuğun dünyayla ilgili şemalarını bozar.
Atatürk'ün komadayken yaşadığı bir olay da bu konuya ışık tutmaktadır. Uyandığında ne kadar uyuduğunu sorduğunda, etrafındakiler onu üzmemek için kısa bir süre uyuduğunu söylerler. Ancak Atatürk, manevi kızı Ülkü'ye yalan söylenmemesi gerektiğini öğretmiştir. Ülkü'ye uzun mu yoksa kısa mı uyuduğunu sorduğunda, Ülkü ağlamaya başlar ve Atatürk gerçeği anlar. Yalan söylemektense gerçeği savunmak her zaman daha önemlidir. İşte bu nedenle, hiçbir durumda çocuklara küçük beyaz yalanlar söylememeliyiz. Bu, onların dünyaya ilişkin algılarını bozar ve çarpıtır.
EĞITIMDE İLETIŞIMIN VE DÜŞÜNME BECERISININ ÖNEMI
Eğitimde iletişim büyük bir öneme sahiptir. Özellikle pandemi döneminde online eğitimin zorunlu hale gelmesiyle bu durum daha da belirginleşmiştir. Yüz yüze eğitim imkanı varken online eğitim tercih edilmemelidir. Çünkü çocuklar okula sadece bilgi öğrenmek için değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini ve tarzlarını öğrenmek için de giderler. Üniversitede yıllarca hocalık yaptığım dönemde, birinci sınıfa gelen ve farklı şehirlerden, kasabalardan gelen öğrencilerin dört yıl sonra nasıl değiştiğini gözlemledim. Giydikleri kıyafetler, yürüme şekilleri, konuşmaları, su içmeleri hatta merdiven çıkmaları bile değişiyordu. Çünkü hocalarını, farklı yaşam tarzlarına sahip arkadaşlarını görüyorlardı. Eğitim sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi kazandırma sürecidir. Öğretmenler de hem bilinçli hem de bilinçsiz iletişimleriyle öğrencilere örnek olurlar.
Okullarda artık bilgi vermek değil, düşünme becerisi kazandırmak temel amaç olmalıdır. Çünkü bilgiye ulaşmak günümüzde çok kolaydır. Ansiklopedilerde, internette ve hatta yapay zekada sınırsız bilgi bulunmaktadır. Önemli olan bu bilgiyi nasıl kullanacağımızı, nasıl analiz edeceğimizi ve nasıl düşüneceğimizi öğretmektir. Ancak mevcut eğitim sistemimiz maalesef hala büyük ölçüde ezbere dayanmaktadır.
ATATÜRK VE ÇOCUKLARA VERILEN DEĞER
Birkaç gün sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayacağız. Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, onun çocuklara verdiği değeri açıkça göstermektedir. Atatürk'ün birçok ilki vardır. Savaşta yendiği düşman askerlerinin annelerine telgraf çekerek onların acısını paylaştığı başka bir komutan dünya tarihinde yoktur. Anzak annelerinin üzüntüsünü dindirmek için söylediği "Sizin çocuklarınız artık bizim çocuklarımız olmuştur" sözleri, tarihe altın harflerle yazılmıştır. Anzak anneleri hala toplanıp Atatürk'ün bu mesajını okuyup ağlamaktadırlar ve onu kendi ataları olarak görmektedirler.
Atatürk'ün bir başka ilki de çocuk bayramı vermesidir. Yıllar sonra Amerika da çocuklara bir bayram vermiştir. Uzun yıllar boyunca dünya çocukları Türkiye'ye davet edilmiş, Türk aileleri tarafından misafir edilmişlerdir. Bu misafirperverlik ve sıcaklık, giden çocukların unutamadığı bir deneyim olmuştur. Bu bayram sadece Türk çocuklarının değil, tüm dünya çocuklarının bayramı niteliğindeydi ve Cumhuriyetin bir sembolü haline gelmiştir.
KALITELI BIR ÖĞRETMEN VE KALITELI BIR İNSAN OLMAK
Kaliteli bir öğretmen olmak ile kaliteli bir insan olmak arasında çok az fark vardır. Kaliteli bir insan olmak için gereken birçok özellik, aynı zamanda kaliteli bir öğretmen olmak için de geçerlidir.
Kaliteli bir öğretmen ve kaliteli bir insan olmak için öncelikle ruh sağlığımızın büyük ölçüde yerinde olması gerekmektedir. %100 olmasa da, ruh sağlığı yerinde olmayan bir kişi iyi bir öğretmenlik yapamaz ve sağlıklı çocuklar yetiştiremez. Ben ve eşim gibi psikologlar bile zaman zaman psikiyatrik destek almışızdır. Bu, iradeyle çözülebilecek bir durum değildir. Tıpkı acil servis doktorlarının veya deprem bölgesinde çalışanların psikolojik desteğe ihtiyaç duyması gibi. 1999 Marmara depreminde yaşadıklarımız ve son Pazarcık depreminde gördüklerim, bu tür travmatik olayların insan psikolojisi üzerindeki ağır etkilerini açıkça göstermiştir. Bu nedenle, ihtiyaç duyulduğunda psikiyatrik destek almak ve tedaviye güvenmek önemlidir.
İkinci olarak, kaliteli bir yaşam ve kaliteli bir öğretmenlik için okumak ve öğrenmek gerekmektedir. Batılılar bizden daha çok okusa da, genellikle daha hafif ve yüzeysel okumalar yaparlar. Derinlemesine okumalar pek tercih etmezler. Oysa okumak, öğrenmek ve farklı görüşlerden istifade etmek önemlidir. Konferanslar ve seminerler aracılığıyla da bilgi edinebiliriz ancak okumak, bilgiyi derinlemesine anlamak ve içselleştirmek için vazgeçilmezdir. "Okumak için iki eli bir araya gelmeyen milletin iki yakası da bir araya gelmez" sözü, okumanın ve öğrenmenin toplumsal kalkınmadaki önemini açıkça ifade etmektedir." sözlerine yer verdi.
Prof. Dr. Üstün Dökmen’e, Uzmanlar Koleji tarafından Çınarcık işi ve çiçek hediye edilerek hatıra fotoğrafı çekimleri sonrası etkinlik sona erdi.
Mehmet Mirzacan Baran
Kaynak: Mehmet Mirzacan Baran