Türkiye tarihinin her döneminde deprem gerçeği ile acı bir şekilde yüzleşmek zorunda kalan ülkelerden biri. Son olarak geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilde büyük yıkımlara neden olan Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından yaşanan kayıplar Türkiye’nin tarihine kazınan en acı felaketlerden biri oldu.
Bu depremlerin ardından gözler elbette ki depremin en gerçekleşme olasılığı en yüksek olan Marmara Bölgesi’ne çevrildi. Uzmanların her fırsatta uyardığı ve önlem alınmasını istediği İstanbul’daki çarpık kentleşme felaketin boyutunu gözler önüne seriyor.
En fazla riskin olduğu İstanbul'da çarpık ve sağlıksız yapılanma korkutuyor. Güngören, Bahçelievler ve Bağcılar çevresi bu kapsamda havadan görüntülendi.
Görüntüler ile beton yığını haline gelen şehrin adeta korkunç bilançosu ortaya çıktı.
Açık ve yeşil alanların hiç olmadığı görüntüleri yorumlayan Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, “O kentte veya o ilçede bina yoğunluğu ne kadar fazlaysa yıkım, ona bağlı olarak ölüm ve maddi zarar olma ihtimali o kadar fazla olur. Bu duruma izin veren ve onu öyle kabul eden anlayışta da bir yanlışlık var. İşin başında zaten öyle bir kent, öyle bir planlama zaten olmazdı.
Ama olmuş, böyle bir hata yapılmış. Şimdi ne yapacağız diyorsanız; o ilçenin belediye başkanı, insanlarımız ölmesin diye önce yapı stokunu deprem dirençli mi, değil mi araştıracak. Bu araştırma sırasında deprem dirençli olmayanları ise ya yıkacak ya da güçlendirecek. Bunu belirledikten sonra yapılacak iş, insanları ölüme terk etmek olmayacağına göre, binaları hiç acımadan kepçeyi vurarak yıkacaksın. Ona göre de bir yasa çıkaracaksın. Bunun başka yolu yok.
Yıktığın yerde de aynı şekilde, ev yapayım derseniz yanlış yaparsınız. Kentsel dönüşüm binayı sadece yenilemek değil, planlamaktır. Kente zarar veren bütün bileşenleri deprem dirençli yapmaktır. Yapılacak şey, anlattığım gibi 6 bileşen üzerinde duracaksın. Çok yoğun bir bölgede, dönüşüm alanı yapacaksın. Dönüşüm alanında 10 bin ev yaptıysan, o kentin içinde 10 bin problemli evi yıkacaksın. Orayı ferahlatacaksın. Yeşil alana, parka dönüştüreceksin. Ve oradan çıkacak insanlara da ‘senin evin bu’ diyeceksin. O zaman halk da memnun olur.
Halka tepeden bakarsan, uzak yerlere gönderirsen, halk onu istemez. İlçenin içerisinde güzel bir yerde usulüne uygun, ‘mis gibi deprem dirençli evler’ yaparsanız, o bölgeleri de yıkıp yeşil alana dönüştürürseniz kimse bir şey demez. En kötü durumda bile can güvenliği önemlidir. Kamu yararı önemlidir. Devlet şefkatli ve anlayışlı olmalıdır. Ne vatandaş rant peşinde koşmalı ne de yönetimler rant peşinde olmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
Hilal Baldemir