Bahçeşehir Üniversitesi’nden mezun olan ve Yalova’da 3 yıldır beslenme danışmanlığı yapan İpek Saraç, en sık tercih edilen diyetlerin başında Akdeniz tipi beslenmenin geldiğini belirtti.
Akdeniz tipi beslenmenin günümüzde en çok destek gören diyet türlerinden biri olduğunu kaydeden Saraç, “Burada faydalandığımız besinler; sağlıklı yağlar, sebzeler, meyveler, karbonhidratın az tutulduğu, proteinin ve sağlıklı yağ kaynaklarının eklendiği bir beslenme tipidir. Uygulaması ve sürdürülebilirliği en kolay beslenme türüdür. Pişirme yöntemi, yiyecek seçimi, porsiyon kontrolü, bakımından en kolay uygulanan beslenme tipidir.
Burada beslenmeye 3 ana öğünün yanı sıra 2 ara öğün eklenebilir. Meyve, sebze gibi lifli kaynaklardan bolca beslenmeyi tavsiye eder. Haftada 2, 3 kez balık tüketimi tavsiye edilir. Kızartma yerine daha çok ızgara, haşlama ya da fırında, buğulama yöntemleri kullanılır. Her programda olduğu gibi bunda da 2-3 litreye yakın su tüketimi önemli. Kırmızı et tüketimi azaltılır, sağlıklı yağ alternatifleri, balık ve sebze yemekleri bu diyete en uygun olanlardır.” şeklinde bilgi verdi.
Son yıllarda popüler olan aralıklı oruç ile az ve sık beslenmeyi değerlendiren İpek Saraç, “Her ikisinin de uygulandığı hasta grubu farklı. Eğer diyabet hastasıyla çalışıyorsam az ve sık yemesini tavsiye ederim. Burada 3 ana, 3 ara şeklinde öğün verilir. Sebebi ise şeker hastalarının uzun açlıklara tahammül edememesi. Aynı zamanda kan değerlerinin ve kan şekerinin düşüp hipoglisemiye girmemesi için az ve sık beslenmeli. İnsülin direnci olan bireylerde daha çok aralıklı oruç tavsiye ediyorum. Aralıklı oruçta uygulanan farklı yöntemler var. Benim danışanlarıma en sık uyguladığım yöntem 16/8 yöntemi. Bu 16 saat açlık ve 8 saat yemek yeme sürecinden oluşuyor. Bu 16 saat açlık ramazan orucundan farklı. Bu arada kalorisiz içecek tüketimine izin veriyoruz. Çay, kahve gibi. Bunun yanı sıra kan şekerini göz önüne alırız. Aralıklı oruçta insülin sekresyonunun vücudu sürekli uyarıyor olmaması önemli. Çünkü vücuda sürekli besin girerse zamanla metabolizmayı çalıştırır. En ufak bir gıdayı bile tüketmek için vücudun devre gireceği anlamını taşır. Bu nedenle insülin hormonu uyarılır. Sürekli uyarılması da insülin hormonun zamanla bozulmasına ya da işlevini kaybetmesine yol açar.” şeklinde konuştu.
Online diyetin yüz yüze danışmanlıktan farkını aktaran diyetisyen Saraç, “Pandemiden sonra hayatımıza fazlasıyla dahil olan online çalışma sistemi bizim de tercih ettiğimiz bir yöntem haline geldi. Online diyetlerin yüz yüze danışmalıktan farkı şu: Eğer kişi şehir dışında ya da yurt dışındaysa veya ofise gelip tartılma durumu yoksa online çalışma prensibiyle ilerliyoruz.
Kişiye listeleri mail yoluyla iletiyoruz. İletişim halinde kalarak takip ediyoruz. Kendi tartısıyla haftalık sonuçlarını bize gönderiyor. Biz de hastanın gelişim durumu uygun beslenme programı oluşturup tekrar kişiye gönderiyoruz. Yüz yüze danışmanlıkta yine kişiyi kliniğimizde ağırlıyoruz. Tartı sonuçlarını burada alıyoruz. Haftalık ya da 10 günlük periyodlar şeklinde görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Listesini değiştirip en ideal kiloya ulaşması için çalışıyoruz.
Spor ve diyet birlikteliği kilo vermede çok önemli
Spor kilo vermenin olmazsa olmazıdır. Spor ve diyet ne kadar beraber götürülürse kişi o kadar sağlıklı kilo verir. Eğer kişinin hareketi varsa, hareketsiz bir yaşamı yoksa sürekli aktifse en iyi sonuç bu şekilde alınır. Kilo vermensin yüzde 70’ini beslenme oluşturuyorsa yüzde 30’unu spor oluşturuyor. Ne olursa olsun yürüyüş, koşu, bisiklet, ip atlama bizim kabulümüz. Yeter ki kişi hareketsiz bir yaşamı tercih etmesin. Çünkü kişi diyetle beraber kilo vereceği kısmın bir kısmını aslında atlatıyor, sonrasında vücut direnç göstermeye başlıyor. Kişinin hayatında spor yoksa metabolizması yavaşlıyor haliyle kilo veremeye başlıyor. Bu durumda da ne kadar hareket kazandırırsak kişinin vücuduna, çalışan metabolizma bize daha iyi sonuç veriyor.” açıklamasında bulundu.
Serap Polat